Donuk Yüz Deneyi

15 Kasım 2021

Geçenlerde bir şirkete yaptığım eğitimde yöneticilere bir video izlettim. Adı still face experiment (Ben Türkçeye donuk yüz deneyi olarak çeviriyorum. Videyou İngilizcesini yazarak youtube’dan izleyebilirsiniz. İngilizce bilmeseniz de videoyu izleyince ne olduğunu anlayabilirsiniz).

Kısaca videoda şu gösteriliyor: Bir anne 5-6 aylık bebeğinin tam karşısına oturuyor. İlk başta bebeği ile ilgileniyor, agu gugu yapıyor. Bebeğin gösterdiği yere o da bakıyor. Bu anlarda bebek; mutlu, gülüyor, sevinçli ve coşkulu. Daha sonra anne birden şunu yapmaya başlıyor: Donuk gözlerle bebeğe bakıyor, ama onun ses ve davranışlarına hiç tepki vermiyor. Sadece donuk ve ifadesiz bir yüzle bebeğe bakıyor. Bebek hemen sinirlenmeye, bağırmaya, öfkelenmeye başlıyor.

Deney bize şunu gösteriyor, anlamlı bir biçimde ilgilendiğiniz zaman çocuğunuz coşuyor, neşeleniyor. Neden böyle oluyor? Çünkü karşısındaki kişi çocuğu dikkate alıyor, onun girişimlerine (bir yeri göstermek, gülmek vb.) karşısındaki de katılıyor. Yani çocuk önemsendiğini, değerli bulunduğunu kısacası “sevildiğini” anlıyor. Bu da onu coşturuyor.

Araştırmalar ayrıca gösteriyorlar ki bu türden ilişkiler içinde yer alan, yani önemsenen, insan yerine konan, anlatmaya çalıştıkları dikkate alınan çocukların beyinleri daha da gelişiyor.

Yöneticilere çevremizle “donuk yüzlerle” ilişkide olup olmadığımızı sordum. Hep birden onayladılar. Örnek de verdiler. Çocuk bir şey anlatırken gözümüzün cep telefonuna ya da telefona kaydığını, okuldaki bir olayı anlatırken boş ver onu sınavdan kaç aldın dediğimizi, iş yerinde fikrini söylemek isteyen gence ilgisiz kaldığımızı, toplantılarda birbirimizi dinlemediğimizi, telefona ya da bilgisayara baktığımızı, sevinç ya da hüzün içinde olan birinin bu duygusuna “katılmayıp” onu bastırmaya çalıştığımızı, “Tamam hadi o kadar abartacak bir şey yok, ne olmuş yani bir işi hallettiysen amaaaan bu yaptığın da resim mi, sen öteki çocuğun yaptıklarına bak, canım ne olmuş yaş gününü unuttuysam amma abarttın ha, hadi bakalım üzülme artık, o kadar üzülecek bir şey değil bu...” vb. cümlelerle donuk bir biçimde çevremizle ilgilendiğimizi anlattılar.

Yani donuk yüz sadece çocuklarımıza değil birbirimize de yaptığımız bir şey. Öneminin farkında değiliz. Ama kendimizden de biliyoruz ki biri bizle ilgilendiğinde bu hoşumuza gidiyor. Biri duygularımızı anlamaya ve ona bir biçimde ortak olmaya çalıştığında kendimizi iyi hissediyoruz.

Birbirimizi anlamaya ve birbirimizle gerçek anlamda -yani bir çıkar ve sonuç beklemeksizin- ilgilendiğimizde insan olarak daha iyi hissedeceğiz. Bu da bizi daha sağlıklı ilişkiler ve daha sağlıklı bir toplum yapacak.

DANIŞMANA AİT SON PAYLAŞIMLAR